Önümüzdeki yıldan başlayarak sona ermeye başlayacak olan doğal gaz kontratlarının yeniden müzakeresinde, kendi gazını üretebilen bir Türkiye’nin şirketleri, tedarikçilerine karşı daha güçlü olabilecekler.
Türkiye arama-üretim sektörü neredeyse 100 yıllık birgeçmişe sahip olsa da yerli hidrokarbon üretim miktarımız sonderece mütevazı seviyelerdeolduğundan, nispeten kendi içine kapalı, butik bir görünüm çizmektedir.
Günlük petrol talebimiz 1 milyon varilken yerli kaynaklardanüretimimiz ancak 55.000 varillere çıkabiliyor. Geçen sene45 milyar metreküp (bcm) gaztüketirken, ancak 460 milyonmetreküp üretebildik.
Petrolde yerli üretimin talebikarşılama oranı %5.5 iken, doğalgazda bu oran %1’e kadar düşüyor.
Yerli üretimin talebi karşılama oranı son derece düşük olduğundan, cari açığımızın da anasebebini petrol ve gaz ithalatınınoluşturduğunu herhalde öğrenmeyen kalmamıştır.
Diğer yandan, komşu ülkelerin petrol ve doğal gaz kaynaklarından elde ettiği zenginlik, halkarasında komplo teorilerinin deyayılmasına neden oluyordu. Aslında petrol ve gaz rezervlerininkeşfedildiği ama bir türlü çıkarılamadığı söylentisi hala toplumumuzda ciddi alıcı bulur.
Ülke olarak bir türlü müreffeh ülkelerin seviyesine erişemememizin nedeninin petrolümüzün olmadığı görüşü de halkiçinde çok yaygındır.
İşler böyle devam ederken,Türkiye arama-üretim sektörüne gönül veren çalışanlar, karalarda olmasa da denizler de yüksek potansiyele sahip keşifler yapılabileceğini uzun süredir tartışmaktaydılar.
Karadeniz’in yüksek potansiyel arz ettiğine yönelik bilimsel çalışmalar son 20 senedir epey hız kazanmıştı. Bu bağlamda,2008 – 2018 yılları arasında,TPAO’nun uluslararası ortaklıklar kurarak Karadeniz’de yürüttüğü arama projelerinden ciddi bilgi birikimi elde ettiği de not etmemiz gerekiyor.
Her ne kadar BP, Shell,ExxonMobil, Chevron ve Petrobras ile yapılan çalışmalardan ticari bir keşif haberi geçmişte alınamamışsa da Akçakoca açıklarında yapılan sığ deniz çalışmalarında üretilebilir kaynaklar keşfedilmişti.
Aynı şekilde, ticari miktarlarda olmasa da bazı derin deniz sondajlarında gaz okuması da yapılabilmişti.
Tüm bu çalışmalardan elde edilen son derece kıymetli veriler, Türk Petrol Kanunu uyarınca hem MAPEG hem de TPAO’nun arşivine girmişti.
Bu çerçevede, Sakarya Blokunda kazılan Tuna-1 kuyusunda iki rezerv alanının kesilmesi ve tahminen 320 bcm yerinde gaz kaynağı ile karşılaşılması Türkiye
Arama-Üretim sektöründe büyük heyecan yarattı.
Bilhassa, yıllardır Karadeniz’in potansiyeline
inanan jeologların heyecanına tanık olmaktan şahsen büyük mutluluk duydum.
Arama-Üretim sektörü sürprizlerle doludur,
açıklanan ilk rakamlar her zaman yukarı ya da aşağı
yönlü revize edilebilir. Bu doğaldır zira yerin binlerce metre altındaki yapıları modellemek kolay
bir iş değildir, belirli varsayımlar içerir.
Ancak, Tablo 1’de de görüleceği üzere, Ocak
2019 itibariyle, tarihinde toplamda 16.2 bcm gaz
üretmiş (güncel rakamlar 17 bcm civarındadır) bir
ülke için 320 bcm değil de 50 bcmlik bir rezervden bile bahsetseydik bu çok heyecan verici bir
gelişme olacaktı.
Biz konuya pozitif açıdan bakalım ve Enerji ve
Tabii Kaynaklar Bakanı Sn. Fatih Dönmez’in örnek
bir devlet adamı portresi çizdiği 26 Ağustos 2020
tarihli CNN Türk yayınında ifade ettiği gibi, devam eden sondajın ilerleyen aşamalarında yeni
rezerv kesitlerinin de tespit edilmesi durumunda
toplam kaynak miktarının yukarı yönlü revize edilmesini bekleyelim.
Bu beklentinin gerçekleşmesi durumunda, bugün için erken olsa da Türkiye arama-üretim sektörü ve enerji piyasaları için gerçekten de eksen değişikliğini konuşmaya başlayabiliriz.
Ancak yine de Tuna-1 keşfi yabancı şirketlerin dikkatini Karadeniz’e çekecek, arama-üretim sektörüne bir canlılık getirecek.
Belki bundan da daha önemlisi, önümüzdeki yıldan başlayarak sona ermeye başlayacak olan doğal
gaz kontratlarının yeniden müzakeresinde, kendi gazını üretebilen bir Türkiye’nin şirketleri, tedarikçilerine karşı daha güçlü olabilecekler.
Son not olarak şunu söylemek de gerek, EPİAŞ ile bölgede bir referans fiyat üreten merkez haline gelmek isteyen Türkiye’nin işi şimdi daha kolay. Ancak, samimi bir serbestleşme politikası olmadan, bunun gerçekleşmeyeceğini de aklımızdan
çıkarmamamız lazım.
1 Yayının YouTube kaydını izlemek için: https://www.youtube.com/watch?v=yfOezrh6aus