Uzak Doğu’da ekonomik yavaşlamanın getirdiği talep düşüşü, kendisini sadece petrolde göstermiyor, neredeyse bütün emtiaların fiyatında gerileme var. Uzak Doğu teslimli LNG kargolarının fiyatını gösteren JKM benchmarkı, ilk kez 3 dolar/mmbtu seviyesinin altını görerek 2.9 dolar/ mmbtu seviyelerine geriledi.
Avrupa enerji piyasalarında neredeyse son 2-3 yıldır elektrik ve gaz ticareti iç içe geçmiş
vaziyette.
Doğal gazın son bir yılda 10 dolar/mmbtu seviyesinden 3 dolar /mmbtu seviyesinin de altına gerilemesi, doğal gazı en rekabetçi yakıt haline getiriyor.
Koronavirüs’ün dünyada yaygınlaşmaya başlamasının getirdiği beklenti, petrol fiyatlarını da son 1 yılın en düşük seviyesine getirdi. Halihazırda 50 doların biraz üzerinde fiyatlanan BRENT tipi ham petrol nedeniyle enerji emtialarının fiyatları önümüzdeki dönemde de baskılanmaya devam edeceğe benziyor.
Uzak Doğu’da ekonomik yavaşlamanın getirdiği talep düşüşü, kendisini sadece petrolde göstermiyor, neredeyse bütün emtiaların fiyatında gerileme var. Uzak Doğu teslimli LNG kargolarının fiyatını gösteren JKM benchmarkı, ilk kez 3 dolar/mmbtu seviyesinin altını görerek 2.9 dolar/mmbtu seviyelerine geriledi.
ABD’ye baktığımızda ise durum daha da vahim; Henry Hub endeksli kontratlar spot piyasada 1.7 dolar/mmbtu seviyesinden el değiştirirken, Waha Hub -2 dolar/mmbtu seviyesine gelmiş durumda.
Nefes almanın bedava olduğu Teksas’da gazın fiyatı oksijenin fiyatının da altında…
Diğer yandan, gazın elektrik
üretimindeki kullanımının artması, Avrupa’da emisyon fiyatlarını da baskılıyor.
Hem elektrik üreticileri arasındaki fiyat rekabetini arttırması hem de emisyon fiyatlarını baskılaması nedeniyle, elektrik ticareti yapan traderlar risklerini yönetmek için daha önce hiç olmadığı kadar doğal gaz piyasası ile de yakından ilgileniyorlar.
Kuzey ve Batı Avrupalı traderların future ve finansal piyasa işlemlerine ilişkin risklerini yönetmek için tercih ettikleri Hollanda hubı olan TTF’te gaz fiyatları, 2010’da operasyona başladığı zamandan beri tarihi dipi görmüş durumda.
Net ithalatçı olan Batı Avrupa piyasalarında bu seviyelerin görülmesi, tüketiciler açısından şüphesiz muazzam bir durum.
Neredeyse dünyanın her yerinde gaz var ve arz yönlü pozitif gelişmelere rağmen talep tarafında neredeyse yaprak kıpırdamıyor. Bu fotoğrafa son
dönemde eklenen Koronavirüs’e bağlı talep daralması da eklendiğinde, yakın gelecekte fiyatlarda yukarı yönlü bir hareket olması pek de beklenmiyor.
LNG arzındaki ciddi artış, arz tarafında fiyatları aşağı yönlü baskılayan en önemli neden olarak öne çıkıyor.
ABD ve Avustralya başta olmak üzere arz yönlü güçlü penetrasyon, Çin-ABD arasındaki ticaret savaşının getirdiği
Dünyanın her yerinde gaz var ve arz yönlü pozitif gelişmelere rağmen talep tarafında neredeyse yaprak kıpırdamıyor. Bu fotoğrafa son dönemde eklenen Koronavirüs’e bağlı talep daralması da eklendiğinde, yakın gelecekte fiyatlarda yukarı yönlü bir hareket olması pek de beklenmiyor.
ekonomik yavaşlama ve AB’deki ekonomik durgunluk ile birleşince, fiyatlar tam anlamıyla çakıldı.
Son bir yıldır bu trendi JKM-Henry Hub ve TTF benchmarkları arasındaki fiyat makasının daralmasından net bir şekilde görebiliyorduk.
Özellikle JKM-Henry Hub arasındaki fiyat makasının daralması, Asya-Pasifik ülkelerinden (Çin, G. Kore ve Japonya) yeni talep gelmemesi nedeniyle LNG kargolarının Avrupa pazarına (Türkiye dahil) yönlenmelerine neden oldu.
LNG ucuzlayınca, AB piyasalarındaki son 10 yıldır yaşanan dönüşüme bağlı olarak daha fazla hub endeksli kontrat ile gaz satmaya başlayan Gazprom’un satış fiyatları üzerinde de baskı oluşmaya başladı.
Ucuz LNG ile rekabete girişen Gazprom Avrupa piyasasına yönelik tedarik fiyatlarını peyder pey düşürmeye başladı.
Hem geleneksel tedarikçilerin hem de LNG satıcılarının sıkı rekabeti Avrupalı tüketiciler için son derece elverişli bir ortam yaratıyor.
Tabii bu durumda herkesin aklına şu soru geliyor: Türkiye bu durumdan nasıl avantaj sağlayabilir?
BOTAŞ’ın ve özel sektör tedarikçilerinin boru gazı tedarik kontratlarının ham petrole endeksli olduğunu sanıyorum bilmeyen kalmamıştır.
Batı Avrupa’daki hub endeksli doğal gaz ticaretinden farklı olarak ülkemizin doğal gaz ithal fiyatları gazın gazla rekabeti çerçevesinde değil, ham petrol ve petrol ürünlerinin fiyatlarına endeksli formüller çerçevesinde belirleniyor.
Özellikle son 1 yıldır arz yönlü gelişmelere bağlı olarak do
ğal gaz ve ham petrol fiyatları arasında ayrışma yaşanırken, piyasalarını liberalleştirmiş ve gazın gazla rekabetini tesis etmiş Batı Avrupa ülkeleri bu ayrışmayı tüketici olarak kendi avantajları için kullanmayı başardılar.
Ancak, Türkiye gibi birçok Doğu Avrupa ülkesinin pertrole endeksli, al ya da öde yükümlülüğü içeren kontratların fiyatları hublara kıyasla çok daha yukarıda kaldı.
Batı Avrupa piyasalarında fiyatlar düşerken, petrol fiyatına bağlı olarak ülkemizin tedarik maliyetleri yeterince düşmedi.
Tabi, uluslararası piyasalarda fiyatlar düşüş trendini girerken bizim tedarik maliyetlerimizin azalmaması ve iç piyasada fiyat artışına gidilmesi, kendi içerisinde çelişkili bir durum yaratıyor.
Ancak, enerji yönetimimiz bu konunun son derece farkında. Enerji ve Tabii Kaynaklar
Bakan Yardımcısı Sn. Alparslan Bayraktar’ın da defaten vurguladığı üzere, LNG fiyatlarının tarihi dip yaptığı, yenilenebilir enerji kaynaklarının en ucuz enerji üretim kaynakları haline geldiği, enerji emtiaları arasındaki rekabetin son derece üst düzeye ulaştığı bu durumda, Türkiye’nin yüksek fiyatlardan gaz tedarik etmesi kabul edilemez.
Özellikle, 2021 ve sonrasında sona erecek uzun dönemli kontratların olduğu bir ortamda, bu parametrelerin tedarikçi şirket ve ülkeler tarafından da dikkate alınması gerekiyor.
Makul bir çözüme ulaşılamamasının, sadece ülkemize doğal gaz getiren şirketleri değil, kısa ve orta vadede Türkiye’ye gaz ihraç eden ülke ve şirketler açısından da piyasa payına ve güvenilirliğe ilişkin tartışmaların artmasına neden olacaktır.