OPEC gibi tek bir çıkar grubunu temsil eden (kartel de diyebilirsiniz) bir yapı içerisinde bile ülkeler bir uzlaşı bulmakta zorlanıyorken (bu yazı kaleme alındığı saatlerde OPEC toplantısı devam etmekte idi), G-20’den sorun çözücü bir beklenti içerisine girmek ne kadar gerçekçi?
Ulusal ve uluslararası basın kuruluşlarının geçtiği haberlerden malumlarınız olduğu üzere, yarın G-20 ülkeleri ham petrol fiyatlarını görüşmek için bir araya gelecekler.
Düşük petrol fiyatlarının küresel piyasaları olumsuz etkilemesi bu toplantının gerekçesi olarak sunulmuş durumda.
En sonda söyleyeceğimi başta söylemeliyim. Sanıyorum küresel toplumun en önemli sorunu halihazırda COVID-19 ve bu virüse bağlı olarak sağlık sisteminde yaşanan sorunlar ve ölümler.
Durum buyken G-20 ülkeleri petrol fiyatları yerine COVID-19 ve bu virüse bir tedavi geliştirmek için bir araya gelselerdi daha iyi olurdu herhalde.
Sn. Sohbet Karbuz’un dün haklı bir şekilde sosyal medya hesabı üzerinden yönelttiği soru da bu açıdan bakıldığında son derece haklı oluyor: “Amaç üretici ve tüketici ülkeleri bir araya getirmekse uygun platform gerçekten G-20 mi”?
Uluslararası Enerji Ajansı Başkanı Sn. Fatih Birol dün gerçekleştirdiği televizyon mülakatlarında, bu toplantıyı hem üretim tarafındaki arz fazlasına bir çözüm bulmak hem de talep tarafını canlandırmak amacıyla gerçekleştirdiklerini ifade etti.
Fikir kulağa hoş geliyor ancak sizlerin de malumunuz olduğu üzere, G-20 ülkeleri içerisinde enerji fiyatlarına bakış itibariyle homojen bir pozisyon bulunmuyor.
Hele hele OPEC gibi tek bir çıkar grubunu temsil eden (kartel de diyebi-
lirsiniz) bir yapı içerisinde bile ülkeler bir uzlaşı bulmakta zorlanıyorken (bu yazı kaleme alındığı saatlerde OPEC toplantısı devam etmekte idi), G-20’den sorun çözücü bir beklenti içerisine girmek ne kadar gerçekçi?
Bu grup içerisinde yer alan Almanya, Fransa, Güney Kore, Japonya, Hindistan, Çin, İtalya ve Türkiye gibi ülkeler net enerji ithalatçısı pozisyonunda oldukları için, düşük enerji fiyatlarından şikayetçi olmaları beklenemez.
Özellikle, COVID 19 krizinin yaygınlaştığı bir ortamda, Türkiye açısından bakıldığında, turizmin de ciddi sıkıntı göreceğini varsayarsak, hem enerji kaynaklı döviz çıkışını azaltması hem de enflasyonun gerilemesine (dolayısıyla kredi faizlerinin de baskılanması anlamına geliyor bu durum) katkı sağlaması, düşük enerji fiyatlarını tercih edilir kılıyor.
Her ne kadar petrol üreticileri fiyatlardan şikayetçi olsalar da ahiren yaptıkları açıklamaları dikkate alacak olursak, petrol gelirlerinden oluşturdukları ulusal fonlar aracılığıyla bu süreci enerji ithalatçılarına nazaran daha rahat atlatabiliyor olmalılar.
Özellikle, düşük petrol fiyatları ile uzun süre yaşayabilecekleri, bunun için ulusal fonlarda biriken nakitten de faydalanabilecekleri iddiası içerisinde olan Rusya ve Suudi Arabistan gibi petrol üretiminde küresel ölçekte ilk üçte olan ülkelerin son bir haftadır “mutlaka kesinti yapılmalı” kabilinden açıklamaları sanıyorum G-20 toplantısında bu ülke idarecilerine hatırlatılmalı.
Diğer yandan, halihazırda asıl so-
Ülkelerin stratejik petrol rezervlerini doldurmaları, yeni depolama tesisleriinşa etmeleri ilk bakışta bir çözüm gibi görülebilir. Peki fiyatlar yapay olarak yükseltilmeye çalışılırsa, düşük fiyatlarla bunu gönüllü yapmaya başlayan ülkeler aynı motivasyonlarını koruyabilecekler mi?
runun mevcut fiyat durumundan bağımsız olarak piyasada yeterli talebin olmamasından kaynaklandığını söylemek gerek. Bunu ürün gruplarındaki talep düşüşüne baktığımızda rahatlıkla görebiliyoruz.
Örneğin, ulaşımda ana ihtiyaç olan jet yakıtı ve benzine olan talep küresel ölçekte 20 milyon varil civarında düşmüş durumda. Bu toplam petrol talebinin beşte biri.
Sadece ABD’deki günlük benzin talebi 1960’lı yılların seviyesine gerilemiş durumda.
Şu an benzin görece ucuz olmasına rağmen insanlar tüketim yapamıyorlar. Fiyatların yükselmesi durumunda da yapamayacaklar, dolayısıyla üretim kısıtı üzerinde mutabık kalınsa bile COVID 19 sona erene kadar yeni bir tüketim yaratabilmek çok mümkün olmayacak.
Ülkelerin stratejik petrol rezervlerini doldurmaları, yeni depolama tesisleri inşa etmeleri ilk bakışta bir çözüm gibi görülebilir. Peki fiyatlar yapay olarak yükseltilmeye çalışılırsa, düşük fiyatlarla bunu gönüllü yapmaya başlayan ülkeler aynı motivasyonlarını koruyabilecekler mi?
Diğer yandan, geriye bakıldığında, 2010-2015 arası dönemde petrol fiyatlarının yıllık ortalamasının 110 dolar/varil civarında bulunduğu dönemde üretici ülkeler ithalatçılardan gelen indirim taleplerini pek dikkate almamışlar, yüksek fiyatlardan petrol ve doğalgaz satışı gerçekleştirmeye devam etmişlerdi.
Bunu da piyasanın kendi kendisini dengeleyeceği argümanıyla savunmuşlardı. Bence Türkiye gibi enerji ithalatçısı ülkelerin temel argümanı da bu olmalı. Zira şu an ortaya çıkan senaryo tamamen bir pandemi kaynaklı ve yeni talep oluşmadığı sürece de kalıcı bir çözüm üretilmesi çok zor görünüyor.
Özetleyecek olursam,
- Konunun talep taraflı olduğunu ve bunun çözümünün ancak
pandeminin ortadan kalkması ile
mümkün olduğunu,
- Piyasanın kendi içerisinde dengeyi bulmasının en sağlıklı yol olduğunu zira enerji piyasalarının
son derece rekabetçi bir dönemden geçtiğini, - Küresel enerji dönüşümünün bir
realite olduğunu, düşük petrol fiyatlarının alternatif enerji kaynaklarının gelişimini de yavaşlatacağını ve bu durumun her ne kadar
insanlık için negatif bir durum ortaya çıkarsa da üreticiler açısından
bir fayda sağladığını, - Ulusal fonları sayesinde (bunu
iddia ettikleri için özellikle Suudi
Arabistan ve Rusya’nın) üretici ülkelerin piyasa dengelenene kadar
bu sorunla başa çıkabileceklerini, - Enerji ithalatçısı ülkelerde sanayi üretimlerinde ciddi düşüşler
yaşandığı ve bu ülkelerin üretici
ülkeler gibi ulusal fonlarının bulunmadığı gerçeğinden hareketle
enerji maliyetlerinin düşük devam
etmesinin COVID 19 ile mücadele için daha öncelikli ve önemli bir
konu olduğunu,düşünüyorum.
Ayrıca, konuya uluslararası ilişkiler perspektifinden baktığımızda, Türkiye’nin jeopolitik gerilim yaşadığı Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri, Rusya gibi ülkelerin petrol gelirleri azaldıkça, bu gelirle üçüncü ülkelerde finanse ettikleri askeri faaliyetlerde de aksamalar meydana gelecektir. .
Yine enerji maliyetlerinin düşük gittiği bir ortamda Doğu Akdeniz’e yönelik yabancı şirketlerin ilgilerinde de bir gerileme olduğu da aşikardır.
Şüphesiz enerji maliyetlerinin düşük seyretmesi küresel ölçekte bir ekonomik resesyon beklentisini kuvvetlendiriyor.
Ülkemizin küresel ekonomik gelişmelerden direkt etkilendiği aşikar olsa da, sorunun çözümü COVID 19’a bağlı olduğundan ekonomik olarak zor günlerden geçtiğimiz şu dönemde düşük enerji fiyatları bir nebze de olsa ülkenin yükünü azaltacaktır.